EVEREST DAĞCILARI

EVEREST DAĞCILAR

 

1953'te Everest zirvesine ilk adım atıldığından beri, 5 bin kadar dağcı birkaç dakikalık görkeme tanıklık etmek, dünyanın en zorlayıcı fiziksel ve zihinsel etaplarından birini yaşamak, belki de gezegendeki en maceracı kişi olmak adına, sert iklime ve tehlikeli araziye meydan okudu fakat bazıları dağdan hiç ayrılamadı.

Himalayaların 7950 m üzerinde kalan kısmı ‘’ölüm bölgesi’’deathzone olarak biliniyor. Uzun zaman geçirmenin kalıcı hasarlarlara neden olduğu bu yükseklikte, hayatlarını kaybedenler sonsuza dek dağın zirvesinde bir uyarı ve yer yön tabelası olarak bırakılıyor.

David Sharp tırmanma sırasında, yalnız, oksijen noksanlığı, yorgunluk ve soğuktan kafası karışmış halde acı çekerken, önünden geçen 40 farklı dağcı zirveye çıktı. Kimisi fark etmedi, çoktan öldüğünü düşündü ve fakat kimisi de farketti !

Ama zirveye çok az kala hiçbiri aylardır belki yıllardır hazırlandığı yolculuktan vazgeçip ona yardım etmedi, en yakındaki kamp yerine götürmedi. Dağcılar yanından geçerken David donarak öldü.

David Sharp’ın ölümü Everest tırmanışçılarının kültürüne ilişkin ahlaki bir tartışmayı beraberinde getirdi. "Zirve Ateşi" etkisinde olan 40 kişi, David ölürken yanından geçip gitmiş, görgü tanıklarının ifadelerine göre görünür şekilde hayatta ve acı çekiyor olmasına karşın kimse zor durumdaki dağcıya yardım eli uzatmamıştı.

Zirveye ulaşan ilk dağcı olarak tarihe geçen Sir Edmund Hillary, Sharp’ı geçip giden tırmanışçıları ve kör eden zirveye ulaşma arzusunu eleştirdiği konuşmasında, "Zirveye ulaşmanın her şeyden önemli olmasının ve diğer dağcıları ölümle baş başa bırakmanın kabul edilemez olduğunu" belirterek "Zirve Ateşi"nin ne kadar tehlikeli bir saplantı olduğunu söyleyecekti.

Zirve ateşi Summit Fever en basit haliyle hedefe ulaşmak için kendini fazla kaptırıp, insani, etik, güvenlik gibi kavramları bir kenara atmanıza neden olan aşırıya kaçan ruh durumu, sadece hedefe ve kendine odaklanmış saplantı hali olarak açıklanabilir.
Ve maalesef sadece dağcılarda görülmez!